Bayramın ilk günü, daha başlangıcından tuhaftı. Normalde salı günleri okul olur değil mi? Sabahın altısında uyanmamam bile bir çeşit gariplik benim için.
Kardeşimin, babamın telefonu aracılığıyla, beni uyandırmasıyla kalktım. Zil sesi o kadar gürültülü bir şeydi ki, nasıl fırladım da açtım hatırlayamıyorum. Tek hatırladığım o saniyelerde çok mutsuz ve huysuz olduğumdu.
Meğer annem babam ve kardeşim kurbanı kestirmeye gitmişler. Neyse... İşkenceci kardeşim de beni uyandırmak - aslında rahatsız etmek ama arkasına sığındığı neden bu - için aramış beni. 'Tamam, tamam. Uyanırım." dedim. Sonra geri uyudum.
Uyandığımda 6 tane bayram mesajı gördüm. İnsan mutlu oluyor mesajları görünce. Unutulmamak güzel şey. O sevinçle, üşenmeden, cevapladım hepsini.
Temizliğiydi, tozuydu derken bir güzel evi de temizledik. Bu sefer ders çalışıyorum diye biraz paçayı kurtardım. Yine de tam olarak değil... Buna da şükür.
Bir ara üç yakın arkadaşımdan biri olan Yağmur aradı. Konuşma aynen şu şekildeydi:
Ben- Hı, niye aradın?
Yağmur- Ne kazma insansın ya. Bayramın kutlu olsun diye aradım...
Ben- Senin de.
Yağmur- İnsan bi ünlem cümlesi kurar. Ne bileyim "A! Bayramın kutlu olsun canım!" falan der... Cık, cık, cık.
Ben- Bayramın kutlu olsun canım.
Yağmur- Aynısı olmaz.
Ben- Bayramın kutlu olsun hayatım.
Yağmur- Sadece bir kelimeyi değiştirerek de...
Ben- A! Yeter ama!
...
Günün geri kalanının nasıl geçtiği biraz pusulu. Annem bir ara "kalp yemek ister misin?" diye sormuştu. Şiddet ve hiddetle itiraz ettikten sonra telefona sarılıp arkadaşıma mesaj attığımı hatırlıyorum.
Kalp...
Yenir mi ki o? Bir tuhaf oldum yine.
Bu kalp olayından sonra iştahım kapandı, Ece Çikolatalarımdan da yiyemedim.
Akraba ziyareti vakti de gelmişti. Bir insan akraba ziyaretinden bu denli nefret edebilir mi? Annemle otursam, saatlerce sohbet etsem... Deli dolu da bir kadın. Benden daha çocuk hani. Ama akraba ziyaretine gelince bir kasılıp kalıyorum efendim. Arkamdan "saf bu kız. Hiç konuşmuyor, baksana." benzeri bir dedikodu da çıkardıklarını duyuca tastamam soğudum. Saf? Ben?
Onlara sadece *söz gümüşse sükut altındır* diyorum. Yaşlı başlı kadınlar. Ben hangi konudan sohbet açayım da konuşalım?
İşkence gibi birkaç saatten sonra kurtulduk. Düzeltiyorum: kurtuldum. Annem ve babam hallerinden oldukça memnun bir şekilde sohbet ediyorlardı. Kardeşim de kendine benimle aynı isimde bir kız bulmuş, onunla oyun oynuyor.
Hatta bir ara o kızın babası
"İyi bak kızıma Mert, onu sana vereceğiz." dedi de babam atarlandı.
"Olur mu öyle şey canım! Mert başkasını seviyor."
Neden bu kadar panik olduğunu hala kavrayabilmiş değilim. Üçüncü sınıfa giden çocuk... O sadece şaka amaçlı söylenmiş bir şeydi... Umuyorum.
Bir de şu mesele var ya, seni oğluma/kızıma alacağım.
Pırt! Bakar mıyım ben senin oğluna?
Annemin hemşire arkadaşlarından birisi "Eğer bir yaş büyük olmasaydın seni oğluma alırdım." demişti. İki bardak götürüp hizmet ettim diye miydi? Çığlık atıp kaçmamak için kendimi nasıl sıkmıştım anlatamam. Oğlundan değil, tanımıyorum bile çocuğu, o kadının kaynanam olmasından tırsıyorum. Annem
"Korkma vermem ben seni onun pasaklı oğluna." demişti. Doğru, annem beni filmlerdeki kötü kalpli ama zengin adamlara verecek. Şikayetçi de değilim hani :)
Off, ne çok yazmışım. Çenem düştü. Ama... ama ben ~saf~ bir kızım. Susuyorum artık. Hadi iyi geceler. (:
Az kalsın unutuyordum...
HERKESE İYİ BAYRAMLAR (:
arkadasınla tlf da olan dıyaloguna dayanarak senınde benım gıbı ıcerlerde bır odun ruhuna sahıp oldugunu goruyorum
YanıtlaSilEvet, o ruha sahip olduğumun bilincindeyim artık :D
YanıtlaSil